Rüyalar ve Şiirler: Mart 2018

27 Mart 2018 Salı

kaptan-1




eflatun gözlerin olduğunu bilmiyordum

geceyarısını yaşamaktan yorgunum


ayazın avucunda unutmuştun ellerini
önünden geçtiğim halde beni tanımadın
ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
şiirlerim külrengi kumrular gibi uçuyorlar
bakır çalığı göklere katiyyen tahammülüm yok
hele paris'in gökleri aklımı başımdan alıyor
bana seni senden evvelki poitiers'li kızı hatırlatıyor


ayazın avucunda unutmuştun ellerini


karanlığın arkasında kıvılcım gözlü orospular
gölgelerine yaslanmış evliya gibi bekliyorlar

ışıklar kırmızı yandığı zaman duracaksın

ben değiştim biliyorum hem sakal bıraktım
soğuk gözlerinde buğulanmıştı ölsen tanıyamazdın
hâttâ ricardo bile hani vatansız ricardo
burnumun dibinden geçti geçen gün beni tanıyamadı
oysa au vieux châtelet'de akşam sabah beraberdik
üçümüz viyana kahvesi ve sıcak rom içerdik
üstelik o krapfen severdi güzel olurmuş rivayet
neden ve nasıl sevdiğini anlayamadım gitti

yalnızlıktan da kurtulup yalnız kalmak isterim

montmartre metrosu civarında seni gözden kaybettim
o zenci yine arkanda mıydı hiç dikkat etmedim
ağzında yoksul bir ıslık ıslak bir cıgara gibi
sidney bichet'nin caz havalarını çiğneyip tüküren
o saklasın varsın seni sevdiğini biliyorum ben
yüzünün renginden geliyor bütün üzüntüsü

bir gazete aldım ama evde okuyacağım

kahvelerden birine girip bir grog ısmarlasam
seni öldürmek için çareler tasarlasam
sükût bembeyaz buz tutsa bıyıklarımda
mağrur bir totem gibi sussam konuşmasam
ve türküm kaybolsa sessizliğin hırçın türküsü
ve ben unutulsam yazdığım şiirler
senin için yazdıklarım herkes için yazdıklarım
eski padişahlar gibi unutulsa birer birer
ve ben seni unutsam hiç hatırlamasam hiç mi hiç
ihanetini hatırlamasam şehvetini hatırlamasam
ellerim oldum olasıya seni unutsalar

yarı gecenin içinden bir zenci süt beyaz bakıyor
rue lafayette'de dünden bugüne geçiyorum

eflâtun gözlerini bir grog kadehinde unuttum

Attila İlhan

11 Mart 2018 Pazar

Senin Adın Aşk Bende...




Sen gittiğinden beri ağlamadım
O gözyaşları yüreğimde durduğu sürece
Senin adın aşk bende.

Bu gün birşey oldu
sabah erkenden kalktım
Hüngür hüngür ağladım
İçimde ne kadar sen varsa
bir bir uğurladım

Boğazımda düğümsün
yutkunsam gideceksin
Yutkunmasam ölürüm

Bugün yürüyemedim çok sevdiğim sahili
İçim sıkıldı bak şimdi
Ya balıklarımı tutarsa birileri
Ya martılarıma taş atarlarsa
Hepsinden önemlisi
Ya benden önce biri görüp severse seni
O balkonda kırmızı hırkanla…

En yakın deniz kenarına atıyorum kendimi
Her dalga halime üzgün..
Her dudakta bana tebessüm..
ne vardı diyorum 'ah' ne vardı
Şu kaldırımda resmin olsaydı...
Eğilip öperken beni Görenler,
varsın dileniyorum sansaydı...

Aşık oldum başkalarına
Unuttum aşkını ama
İçimdeki acı geçmiyor
O ne zaman bitecek
Başkası canımı yakana kadar
Hep sana mı üzülücem...

Ceyhun Yılmaz

Hoş Geldin Kadınım




Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin.
Yorulmuşsundur;
Nasıl etsem de yıkasam ayacıklarını,
Ne gül suyum, ne gümüş leğenim var.
Susamışsındır;
Buzlu şerbetim yok ki ikram edeyim.
Acıkmışsındır;
Sana beyaz keten örtülü sofralar kuramam
Memleket gibi esir ve yoksuldur odam.


Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin!
Ayağını bastın odama
Kırk yıllık beton, çayır çimen şimdi.
Güldün,
Güller açıldı penceremin demirlerinde.
Ağladın,
Avuçlarıma döküldü inciler;
Gönlüm gibi zengin,
Hürriyet gibi aydınlık oldu odam.
Hoş geldin kadınım benim, hoş geldin…



Nazım Hikmet Ran