Rüyalar ve Şiirler

28 Ocak 2018 Pazar

ustam




Ustam!
Aklım firarda.
Gözbebeklerimde müebbet hüzün,
Dilimde ay kesiği bir yara,
Düşüm kırık dökük,
Umudumun boynu bükük,
Bir öksüzün omuzlarında sükut.
Yüreğim sana emanet sıkı tut.
Tut ki; kancık pusulara düşmesin.
Bir hain kurşunu gelip deşmesin...

Ustam!
Ne zaman o senin bildiğin zaman,
Ne sevda gördüğün masallardaki.
Eskiden,
Halı tezgahında dokunurdu aşklar,
Nakış nakış, körpe kız ellerinde.
Mendillere yazılırdı isimler,
Yüreklere kazılırdı gizlice.
Sevdalılar asil ve de yürekli
Sevdalar, kavgalar iki kişilik.
Oysa şimdi;
Çorak gönüllere ekiliyor sevdalar seher vakitlerinde.
Meşru sevdalardan,
Gayrı meşru acılar doğuyor kundaklara,
Günahkar gecelerden...

Beni herkes sevdaya asi sanır,
Oysa aşk, beni nerde görse tanır,
Hasret tanır,
Zulüm tanır,
Ölüm tanır,
Yüzüm yüzümden utanır....

Yorgunum ustam;
Ne katıksız somun isterim senden,
Ne bir tas su,
Ne taş yastıkta bir gece uykusu.
Var gücünle asıl sükunetime,
Çığlığım kopsun,
Uzat ellerini güneşe dokun,
Uyandır uykusundan,
Tut yüreğimden ustam tut,
Tut beni, sür güne...






Serkan Uçar

4 Ocak 2018 Perşembe

Adın Bahardı (Emineydi :) )





Kente yalnızlık gelirdi sen uyuyunca
Yüzümde mevsim değişirdi uyandığında
Bilmezdin gizliden seni sevdiğimi
Aşkın içimde solardı adın bahardı

Eteğini koştururdun sokağımızda
Sokak sus pus olur sana bakardı
Bilmezdin gizliden izlediğimi
Gözlerim gözlerinden korkardı
Hatırlıyorum adın bahardı

Sokakta bir bayramdı durakta bekleyişin
Sanki sonsuz bir ayrılıktı okula gidişin
Bilmezdin her sabah seni yolcu ettiğimi
Yüreğim yol boyu ardından ağlardı
Hatırlıyorum adın bahardı






Yılmaz Erdoğan

28 Aralık 2017 Perşembe

Bilmezdim...




Bilmezdim bu derdin seni yolundan
Beni soluğumdan edeceğini
Bilmezdim en sessiz yanımdan
Yağmuruna bulutlanıp temmuz gecelerinde
Fırtınalı sabahlarda kan terleyeceğimi
Bilmezdim çok y/anlarımın
Az y/anımla yetineceğini
Uzaklığının yakınlığım
Yakınlığımın uzaklara gönül vereceğini

Yoksa küs müsün bana
Dilime ikâmet edenim
Dargınsak eğer
Üç günü geçeli aylar oluyor haberin olsun
Ve bu ara yanık kokulu rüzgarlar çarpıyor yüzüm
Beni soluğumdan tutuyor üşümelerim
Boğazıma yapışmış sıtmalı kelimeler
En yakın sağda park’a çektiler kendilerini
Söz dinlemez oldu sözler
Adına sır diyorlar sevmelerin
Gürültülü harflerin sükûta izdivaç ediyorlar
Mahrem duygularını telveye terk ediyorlar hani
Yorulmadın mı dilimden sessiz çığlığım
Senin yerin dağınıklığım
Top(ar) la kendimi

Yabancısı olduğum bu kentte her şey tanıdık
Neyi y/ansam adına benzeyen bir güzelliğe bürünüyor
Neye b/aksam az ötede sana kavuşuyor
Çıkmaz sokaklar daraltıyor nefesimi
Sözümü içime defnediyorum
Sustuğumu zannediyorlar
Çıkmazlarım adına çıkıyor

Rotasını bilmediğim uçaklar geçiyor göğümün üstünden
Durup el sallıyorum kalabalıklara
Nereden bilsinler onlara ihanet ettiğimi
Yabani yanımı karşıma alıp
Bin yerinden karışlamak istiyorum hani
Yüzüm düşüyor yüzümden
Bir kahve fincanın sadeliğine karışıyor göz yaşım
Birbirine yabancı cümleler kıvrılıyor omzuma
İçlerinde tek tanıdık senli bir gurbet
Dedim ya; küskün yanım
Bilmezdim bu derdin seni yolundan
Beni solu(ğu) mdan edeceğini
Bilmezdim vefasız bir ayrılığın
Vefasız bir dargınlıkla şerefleneceğini


2 Aralık 2017 Cumartesi

Sen Gelsen...





Şimdi açsam pencereyi beklesem
Sen gelsen
Olmaz ya hani geliversen
Hiç bir şey sormasan
Hiç bir şey söylemesen

Sussam
Sussan
Sussak.

Susuşların anlattığını dinlesek
Sırt sırta otursak
Katılasıya ağlasak
Sormasak birbirimize sebebini

Sarılsam
Sarılsan
Sarılsak.

Ve yine hiç bir şey konuşmasak
Ama anlasak
Ne vardı sahi
Olmaz ya
Hayal ya
Hani diyorum olsa ne vardı.
Cemal Süreya

Özledim Seni...





Özledim seni…
Ayrılık yüreğimi uyuşturuyor
Beynimi uyuşturuyor özlemin…

Sabahları seni okşayarak başlamaları
Akşamları her işi bir kenara koyup
Seninle başbaşa konuşmaları özlüyorum;

Oynaşmalarımızı,
Yürüyüşlerimizi,
Sevimli haşarılığını,
Çocuksu küskünlüğünü…
Nasıl da serttin başkalarına karşı
Beni savunurken;

Ve ne kadar yumuşak
Bir çift kısık gözle kendini
Ellerimin okşayışına bırakırken

Seni görmemek ve belki yıllar sonra
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek….

Can Yücel

21 Kasım 2017 Salı

Mutlu Yıllar...




Bu gün 
dünyayı istediğin bir renge boya
Rengârenk batan günü al karşına

Bir renk de  
                  kendinden kat
Kapat gözlerini 
                         bir hikâye yarat
Vazgeçme 
                 hissedilir 
                                biraz da sıcaklığını kat
Kalbindeki elleri bırakma sıkıca tut
Birikmiş sevginden, herkese bir parça ver
Bir tebrik, bir arama bin umuttur insana

Mutlu yıllar, 
                    mutlu yıllar sana …


                                                           Can Yücel

16 Kasım 2017 Perşembe

San...





Kırmızı bir kuştur soluğum
Kumral göklerinde saçlarının
Seni kucağıma alıyorum
Tarifsiz uzuyor bacakların

Kırmızı bir at oluyor soluğum
Yüzümün yanmasından anlıyorum
Yoksuluz gecelerimiz çok kısa
Dörtnala sevişmek lazım.


                                                 Cemal Süreya

6 Kasım 2017 Pazartesi

Kimliğini Soyunda Gel Koynuma



Yıllardır hiç konuşmamış gibi
ve bir daha gökyüzünün sesine
hiç tebessüm etmeyecek gibi
kimliğini soyun da gel koynuma

Umut etmek yeter sanıyorsan sadece
yetmez olduğunu bil de
öyle hazırla bavulunu
bir sessizlik, bir-kaç parça iç çamaşırı
biraz da gerçek dünya al ve gel
istersen yüreğinle gel ama
kimliğini soyun da gel koynuma

Sadece inananlar yanılır
ben inanmadım bana
sen de inanma ki yıkılma
yıkılmayalım bulutların üstüne
acıları ve hüzünleri kanatlarına bıraktım kuşların
sen de öyle yapmalısın
kanatlarda hüzünlerle
kimliğini soyun da gel koynuma

bir kan gölü yeryüzü
içinde her renk beden
ve anlamı yok çığlıkların
bir bebek ve annesi olsa da hayat
biraz sonsuzluk bir parça suskunlukla
kimliğini soyun da gel koynuma

vahşet sen yaşamadığın sürece meşru
gözlerin görmediğinde yalandır
bu hayatın öznesini kaybet
ve bildiğin bütün kelimeleri
kimliğini soyun da gel koynuma

bir füzenin onbinlerce parçası var
ve yüreğinde parçalanmış cesetler
ağaçların dallarını kırma
sadece elinde bir çiçek
biraz da makyaj yapmalısın
ama sakın gülümseme
incinir mezarında ölüler
sus ve sustur bütün silahları
bir sessizliğini bir de yaşadığını sananları al
kimliğini soyun da gel koynuma...

renklendirilmiş bir oyunsa herşey
ve sadece sınavı veremediğinden
tüm yaşayan bedenler
sınav heyecanıyla füze sanıp dersini
atıyorsa dört bir yana
ve biz sadece rengimizden kotarıyorsak hayatı
üzerini değiştir ve rengini
ırkını, dilini ve umutlarını da
kimliğini soyun da gel koynuma

kimliğini soyun da gel koynuma...


                                                                               Meçhul Şair

12 Ekim 2017 Perşembe

ben eylül sen haziran




Bir eylüldü başlayan içimde
Ağaçlar dökmüştü yapraklarını
Çimenler sararmıştı
Rengi solmuştu tüm çiçeklerin
Gökyüzünü kara bulutlar sarmıştı
Katar gidiyordu kuşlar uzaklara
Deli deli esiyordu rüzgar
Dağılmıştı yazdan kalan ne varsa
Yaşanmamış bir mevsim gibiydi bahar


Neydi o bir zamanlar
Sevmişliğim, sevilmişliğim
O heyheyler, o delişmenlikler neydi
Ne bu kadere boyun eğmişliğim
Ne bu acıdan korlaşan yürek
Ne bu kurumuş nehir; gözyaşım
Önümdeki diz boyu karanlıklar da ne
Ne bu ardımdaki kül yığını; elli yaşım
Beni kötü yakaladın haziran
Gamlı, yıkık eylül sonuma
Bir ilk yaz tazeliği getirdin
Masmavi göğünle
Cana can katan güneşinle
Pırıl pırıl engin denizinle girdin içime
Çiçekler açtı dokunduğun
Çimler büyüdü yürüdüğün
Ve güller katmer oldu güldüğün yerde


Başımda senin kuşların kanat çırpıyor şimdi
Oldurduğun yemişlerin ağırlığından
Dallarım yere değiyor
Güneşi batmadan saçlarının
Bir dolunay doğuyor bakışlarından
Gün boyu senden bir meltem esiyor yanan alnıma
Uykusuz gecelerim seninle apaydınlık
Başım dönüyor, of başım dönüyor yaşamaktan
Ölebilirim artık


Ölme diyorsan; gitme kal öyleyse
Sarıl sımsıkı, tenim ol, beni bırakma
Baksana; parmak uçlarım ateş
Lavlar fışkırıyor göz bebeklerimden
Hadi gel, tut ellerimi, benimle yan
Benimle meydan oku her çaresizliğe
Benimle uyu, benimle uyan
Birlikte varalım on üçüncü aylara


29 Eylül 2017 Cuma

Güz Şiiri




Günler gitgide kısalıyor,
yağmurlar başlamak üzre.
Kapım ardına kadar açık bekledi seni.
Niye böyle geç kaldın?

Soframda yeşil biber, tuz, ekmek.
Testimde sana sakladığım şarabı
içtim yarıya kadar bir başıma
seni bekleyerek.
Niye böyle geç kaldın?

Fakat işte ballı meyveler
dallarında olgun, diri duruyor.
Koparılmadan düşeceklerdi toprağa
biraz daha gecikseydin eğer...


Nazım Hikmet Ran