Rüyalar ve Şiirler

26 Şubat 2017 Pazar

Gülce...




Gülce


Uçurumun kenarındayım Hızır

Ulu dilber kalesinin burcunda

Muhteşem belaya nazır

Topuklarım boşluğun avcunda

Derin yar adımı çağırır

Dikildim parmaklarımın ucunda

Bir gamzelik rüzgâr yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Uçurumun kenarındayım Hızır

Civan hazır

Divan hazır

Ferman hazır

Kurban hazır



Uçurumun kenarındayım Hızır

Güzelliğin zulme çaldığı sınır

Başım döner, beynim bulanır

El etmez

Gel etmez

Gülce'm uzaktan dolanır

Uçurumun kenarındayım Hızır

Gülce bir davet

Mecaz değil

Maraz değil

Gülce bir afet

Peri değil

Huri değil

Gülce beyaz sihir

Gülce ölümcül naz

Buram buram zehir

Yar yüzünde infaz



Bir gamzelik rüzgâr yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Güzelliğin zulme çaldığı sınır

Uçurumun kenarındayım Hızır

Ben fakir

En hakir

Bin taksir

Ateşten

Kalleşten

Mızrakla gürzden

Dabbetülarz'dan

Deccal’dan, yedi düvelden

Korku nedir bilmeyen ben

Tir tir titriyorum Gülce’den

Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan

Nutkum tutuluyor, ürperiyorum

Saniyeler gözlerimde birer can

Her saniyede bir can veriyorum



1981

Ömer Lütfi Mete

2 Şubat 2017 Perşembe

Dans Et Benimle...

(Bu şarkıya bu şiir yakışır)

dans etmek istiyorum seninle
öyle pırltılı bir gecede değil
mesela mutfakta
ya da bir pazar yerinde
dans etmek istiyorum seninle
belki bedensiz
ama mutlaka gözlerinde
dans etmek istiyorum seninle
sen uyu
parmaklarımın ucunda hissedeyim seni
dans etmek istiyorum seninle
mesela ıslanalım yağmurda
kardan adam olsun şahidimiz
kar taneleri gibi
dans etmek istiyorum seninle
bir kumsalda dalgalar öperken sahili
yosun koksun saçların
dans etmek istiyorum seninle
çığlık çığlığa düşerken dudaklarımızdan aşk
herhangi bir vaktin
sadece seninle olduğum sonsuzluğunda
dans etmek istiyorum seninle
ve fısıldamak kulağına
seni seviyorum diye
benimle dans edermisin?


Murat Ginlik

Jilet Yiyen Kız...




JİLET YİYEN KIZ 


o kızı nerede nasıl görsem 

aklımı başımdan alır ağzı 
saçları şıra köpüğü desem 
kaşları bıçak izi kırmızı 

yakut pulları mı? bu ne görkem 
kanlı gözbebeklerindeki yazı 
beni nasıl büyüledi bilmem 
kirpikleri örümcek kırmızı 

kızıl demirden bir ünlem 
salınması yangın yalnızı 
korkmasam öpmeye eğilsem 
dişleri elektrik kırmızı 

çarpılmışım başım sersem 
sevdim jilet yiyen kızı 
göğsündeki kumrulara değsem 
gagaları zehirli kırmızı 



gece gündüz tek düşüncem 
kasıklarımdaki ince sızı 
artık kimseyle sevişemem 
anladım sevişmek kırmızı 

jilet yiyen kız merih'li gecem 
birlikte bulacağız belâmızı 
sonumuz kuşkusuz cehennem 
kırmızı kırmızı kırmızı

Attila İlhan

25 Ocak 2017 Çarşamba

Acılar Denizi...

  
 

  Ben acılar denizinde boğulmuşum
  İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
  Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
  Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

  Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
  Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
  Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
  Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

  Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
  Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
  Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

  Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
  Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
  Yılların içimde bıraktıklarını...

       

23 Ocak 2017 Pazartesi

Siyah Gözlerine Beni de Götür...






Daha dokunmadan kurudu irem 
çöllere bir türlü yağamıyorum 
yeni bir koşunun başlangıcında 
biraz deprem sonrası 
biraz şehir hülyası 
bir kalp yangınından geriye kalan 
siyah gözlerine beni de götür 
artık bu yerlere sığamıyorum.



Pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim,asudeyim,yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.


Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum.


Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
siyah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat,ayrılığın boynunu vursun.


Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür.

                                         Nurullah Genç

22 Aralık 2016 Perşembe

Sen Bu Ayrılıklar İçin mi Yaratıldın, Söyle...




Sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle 

Bu zehir zemberek kederler için mi 
Bak bütün orkestralar sustu 
Bütün ışıkları söndü dünyanın

Korkma 
Haydi uzat ellerini 
Geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir 
Bak dinle 
Bir seslenen var uzaklardan 

Bak dinle 
Kader kapıyı çalıyor 
Gelme diyorsun 
Gelme diyorsun 

Bu gel demektir.


Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi 

Hani sen iyiydin 
Halden anlardın 
Hani sen git demiyecektin bana 
Ve ben herşeye rağmen gelecektim

İçimde bir umut 
Ellerimde olgun meyvalar 
Dünya nimetleri 
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı 

Ama ne sen gel dedin 
Ne de ben gelebildim herşeye rağmen 

Aşkımız ayrılıklarla başladı.



Ümit Yaşar Oğuzcan

15 Aralık 2016 Perşembe

Gece Nöbeti...





Daha az seviyorum seni,

Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala…
Aramızdaki uzaklığın karanlığında 
Geceler kısalıp gündüzler uzuyor
Böyle olunca…
Daha az seviyorum seni,
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az ve zamanla 
Sen geceyi tutuyorsun
Ben nöbetini,
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul iniyor
Kopmuş yollara,
Işığı hafif
Uykusu ağır koğuşlarda
Üzerini örtüyorum senin
Bir çığ gibi uyuyorsun rüyalarımda,
Sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin 
Nöbet kadar 
Yalnızken öğreneceksin bunu da.
Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi, ölür gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini


Murathan Mungan

13 Aralık 2016 Salı

Kuş Ölür, Sen Uçuşu Hatırla...



Mohsen Namjoo ve Füruğ Fehruhzad
Kuş Ölür, Sen Uçuşu Hatırla...



Dele Zaram (Perişan Gönlüm) دل زارم



ey zavallı gönlüm feryat eyle

gözlerimden az gözyaşı dök
canıma az figan ettir az kederlendir
ah ne figanlar ettim yoluna gönülden
ondan ömrümde bir kazanç görmedim kederden başka
beni öldürdü senin bakışın

gözüm senin yolunda,oturuyorum
senin ay yüzünü göreyim diye
benim secdegâhım olmuş ey ay yüzlüm
senin yüzün kâbesi
gönül senin lüle lüle saçların büklümünün tuzağının esiri olmuş

gel bir an otur yanımda
canım çıktı bekleyişten sevgilim
artık bitir küsmeyi ayrılığı
çünkü tuzağa kapılmışım ve gönül kuşu senin avın olmuş
gönül senin için yanıyor ama sen habersizsin

ciğer yakan ahım neden senin gönlünü neden etkilemiyor güzel
gel kucağıma gel ve gör sensiz başıma ne geldi
ey ay tenlim
ey gümüş yüzlüm gel ve gör
ıslak gözümü

ey can ey kadim sanem,ey can önceki gece
rüyama bir ay girdiğinde ey can haberdar oldu
ey can,gönlüm ey ay yüzlü
ey can senin yanıma geleceğini

ey can bir uğra
ey can bir bak
ey can ne hoş endam ve tatlısın
ey can gönlümüzü ey can sen süslüyorsun
vefanla bir teselli et gönlümüzü.



İran’lı asillerden Ferruhzad ailesinin ortanca çocuğu, Füruğ Ferruhzad‘ın (فروغ فرخزاد) kardeşi olan Fereydoun Ferruhzad‘ın (فریدون فرخزاد) bestesini yaptığı ve seslendirdiği Dele Zaram(Perişan Gönlüm) şarkısını Mohsen Namjoo mis gibi seslendirmiş, biraz da şarkının sözlerini okuyunca bütün gece mutlu olmaya yetecek kadar güzellik çıkıyor ortaya. 30 Ocak konserine karşı sabırsızlığımız biraz daha artar umarım :-)


Ayrıca aileden orta doğu şiir ve edebiyatını etkileyecek kadar dahiyane, başkaldıran bir kadının yanı sıra, başarılı bir müzisyen/söz yazarı ve ailenin en küçük çocuğunun (Pooran Ferruhzad -پوران فرخزاد) çok tanınmasa da İran’da şair/yazar olması Ferruhzade’lerin ne muhteşem bir aile olduğunu ortaya koyuyor. Anne ve Baba’ya sıra gelince, Füruğ’un şiirlerini okumak gerek, farklı şiirlerinde ailesini bir kaç dizede derinlemesine anlatmıştır. “erkek kardeşim bahçeye mezar diyor” dediğinde hangi kardeşini kastetmişti bilinmez, ya da annesinin yüzü seccade’ye dokunurken babasının divanında Şehname‘yi okuması..


Tabii Ferruhzad ailesinin İran edebiyatı, kültürüne ve sanatına kattıklarıyla elde ettiği başarılar kadar güzel değildi her şey.. Füruğ Ferruhzad’ı genç yaşında bir trafik kazasında kaybettik. Aşağıda Füruğ’un bir çocukluk fotoğrafı ve ailesinin fotoğrafı bulunuyor geçirdiği kazaya ve cenazesine dair hiç bir görüntü olmasa da kazadan sonra fotoğraflanan arşivleri inceleyen bir gazeteci şöyle yorumlamış: “eldeki bütün mevcut delillere baktım resimleri topladım ve tereddüt etmeden şu soruyu sordum: Füruğ’u öldürdüler mi?” Ne yazık ki acılı bir yaşama yine acıyla son verdi. Diğer yandan erkek kardeşi Fereydoun Almanya’ya yerleştikten bir süre sonra bir otel odasında bıçaklanarak cinayete kurban gitti.. Yine pek tabii ortadoğu bir çok kültürün ve tarihin mirasçısı olduğu için İran’da bu değerler nesilden nesle geçtikçe yaşatılıyor ve korunuyor. Burada Mohsen Namjoo‘nun yorumlaması çok özel ve araştırıldığında ardında dopdolu bir birikim olduğunu bize gösteriyor. Ayrıca Mohsen Namjoo’nun yine İran ve Kürt dervişlrinin gazellerini seslendirmesi de kendisine ‘tapmamız’ için ikinci bir neden.

6 Aralık 2016 Salı

Herkes Gibi





HERKES GİBİ

Gönlümle baş başa düşündüm demin; 
Artık bir sihirsiz nefes gibisin. 
Şimdi tâ içinde bomboş kalbimin 
Akisleri sönen bir ses gibisin.


Mâziye karışıp sevda yeminim, 
Bir anda unuttum seni, eminim 
Kalbimde kalbine yok bile kinim 
Bence artık sen de herkes gibisin.


Gözlerim gözünde aşkı seçmiyor 
Onlardan kalbime sevda geçmiyor 
Ben yordum ruhumu biraz da sen yor 
Çünkü bence şimdi herkes gibisin

Yolunu beklerken daha dün gece 
Kaçıyorum bugün senden gizlice 
Kalbime baktım da işte iyice 
Anladım ki sen de herkes gibisin


Büsbütün unuttum seni eminim 
Maziye karıştı şimdi yeminim 
Kalbimde senin için yok bile kinim 
Bence sen de şimdi herkes gibisin



(Altıncı Kitap, Temmuz 1336/1920) Nazım Hikmet