Rüyalar ve Şiirler

25 Mart 2017 Cumartesi

Beni Bu Güzel Havalar Mahvetti...









Beni bu güzel havalar mahvetti,

Böyle havada istifa ettim

Evkaftaki memuriyetimden.

Tütüne böyle havada alıştım,

Böyle havada aşık oldum;

Eve ekmekle tuz götürmeyi

Böyle havalarda unuttum;

Şiir yazma hastalığım

Hep böyle havalarda nüksetti;

Beni bu güzel havalar mahvetti.


21 Mart 2017 Salı

Yalnızlık


çok yalnızım, mutsuzum
göründüğüm gibi degilim aslında
karanlıklarda kaybolmuşum
...bir ışık arıyorum, bir umut arıyorum uzun zamandır
aradıkça batıyorum karanlik kuyulara
kimse duymuyor çığlıklarımı
duyan aldırış etmiyor çekip kurtarmak istemiyor
bense insanların bu ilgisizligi karşısında ilgiye susamışım
ümidimi yitirmişim
biliyorum bir gün dayanamayacak küçük kalbim
arkamı dönüp inandığım ve güvendiğim herşeye
veda edeceğim

"en yakın yabancı sendin,
daha sürülmemişken ışığın biberi
yaramıza,
yaslanırken boşlukta duran bir merdivene
henüz.
...
güzdü sonsuz bir çöle takılan bakışımız,
ilkyaz derken -kışı gözden kaçıran
yüzlerce eller yukarı, saygı duruşlarımız
en güçsüz kollarla-

çözüldü aşkın zarif ilmeği
bulandı aynalar duruluğu.
çok gizli bir doğru gecenin toyluğunda
bilmedik çekenin yanlış bir uzaklık
olduğunu...


yabancıların en yakınıydın sen! "
ey iki adımlık yerküre
senin bütün arka bahçelerini gördüm ben!


Nilgün Marmara

4 Mart 2017 Cumartesi

Siz Aşktan Ne Anlarsınız Bayım...




Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca 
Alt katında uyumayı bir ranzanın 
Üst katında çocukluğum... 
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden 
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı. 
Aşk diyorsunuz, 
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım! 

Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca 
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün 
Büyük bir aşk yamadım 
Hayır 
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım 
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı 
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım... 
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı. 
Aşk diyorsunuz ya 
Ben istemenin allahını bilirim bayım 

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca 
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı 
Ki uçlarından çile damlardı. 
Güneşte nane kurutmayı 
Ben acılarımın başını 
evcimen telaşlarla okşadım bayım. 
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum. 
İnsan kaybolmayı ister mi? 
Ben işte istedim bayım. 
Uzaklara gittim 
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin 
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım 

Süt içtim acım hafiflesin diye 
Çikolata yedim bir köşeye çekilip 
Zehrimi alsın diye 
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz 
İlahiler öğrendim. 
Siz zehir nedir bilmezsiniz 
Zehir aşkı bilir oysa bayım! 

Ben işte miraç gecelerinde 
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım, 
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım, 
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin 
Bir şiir aradım. 
Geçen üç yıl boyunca 
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım. 
Ülkem olmayan ülkemi 
Kayboluşumu aradım. 
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. 
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm 
Haroşa bir hayat bırakmak için. 
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm. 

Kimi gün öylesine yalnızdım 
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım. 
Annem 
Ki beyaz bir kadındır 
Ölüsünü şiirle yıkadım. 
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım 
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım. 
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca 
Acının ortasında acısız olmayı, 
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım. 
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım. 
Aşk diyorsunuz ya, 
İşte orda durun bayım 
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım 
Kendimin ucunda 
Öyle ıslak, 
Öyle kötü kokan, 
Yırtık ve perişan. 

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım 
Aşkı aşk bilir yalnız!



Didem Madak

26 Şubat 2017 Pazar

Gülce...




Gülce


Uçurumun kenarındayım Hızır

Ulu dilber kalesinin burcunda

Muhteşem belaya nazır

Topuklarım boşluğun avcunda

Derin yar adımı çağırır

Dikildim parmaklarımın ucunda

Bir gamzelik rüzgâr yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Uçurumun kenarındayım Hızır

Civan hazır

Divan hazır

Ferman hazır

Kurban hazır



Uçurumun kenarındayım Hızır

Güzelliğin zulme çaldığı sınır

Başım döner, beynim bulanır

El etmez

Gel etmez

Gülce'm uzaktan dolanır

Uçurumun kenarındayım Hızır

Gülce bir davet

Mecaz değil

Maraz değil

Gülce bir afet

Peri değil

Huri değil

Gülce beyaz sihir

Gülce ölümcül naz

Buram buram zehir

Yar yüzünde infaz



Bir gamzelik rüzgâr yetecek

Ha itti beni, ha itecek

Güzelliğin zulme çaldığı sınır

Uçurumun kenarındayım Hızır

Ben fakir

En hakir

Bin taksir

Ateşten

Kalleşten

Mızrakla gürzden

Dabbetülarz'dan

Deccal’dan, yedi düvelden

Korku nedir bilmeyen ben

Tir tir titriyorum Gülce’den

Ödüm patlıyor Gülce’ye bakmaktan

Nutkum tutuluyor, ürperiyorum

Saniyeler gözlerimde birer can

Her saniyede bir can veriyorum



1981

Ömer Lütfi Mete

2 Şubat 2017 Perşembe

Dans Et Benimle...

(Bu şarkıya bu şiir yakışır)

dans etmek istiyorum seninle
öyle pırltılı bir gecede değil
mesela mutfakta
ya da bir pazar yerinde
dans etmek istiyorum seninle
belki bedensiz
ama mutlaka gözlerinde
dans etmek istiyorum seninle
sen uyu
parmaklarımın ucunda hissedeyim seni
dans etmek istiyorum seninle
mesela ıslanalım yağmurda
kardan adam olsun şahidimiz
kar taneleri gibi
dans etmek istiyorum seninle
bir kumsalda dalgalar öperken sahili
yosun koksun saçların
dans etmek istiyorum seninle
çığlık çığlığa düşerken dudaklarımızdan aşk
herhangi bir vaktin
sadece seninle olduğum sonsuzluğunda
dans etmek istiyorum seninle
ve fısıldamak kulağına
seni seviyorum diye
benimle dans edermisin?


Murat Ginlik

Jilet Yiyen Kız...




JİLET YİYEN KIZ 


o kızı nerede nasıl görsem 

aklımı başımdan alır ağzı 
saçları şıra köpüğü desem 
kaşları bıçak izi kırmızı 

yakut pulları mı? bu ne görkem 
kanlı gözbebeklerindeki yazı 
beni nasıl büyüledi bilmem 
kirpikleri örümcek kırmızı 

kızıl demirden bir ünlem 
salınması yangın yalnızı 
korkmasam öpmeye eğilsem 
dişleri elektrik kırmızı 

çarpılmışım başım sersem 
sevdim jilet yiyen kızı 
göğsündeki kumrulara değsem 
gagaları zehirli kırmızı 



gece gündüz tek düşüncem 
kasıklarımdaki ince sızı 
artık kimseyle sevişemem 
anladım sevişmek kırmızı 

jilet yiyen kız merih'li gecem 
birlikte bulacağız belâmızı 
sonumuz kuşkusuz cehennem 
kırmızı kırmızı kırmızı

Attila İlhan

25 Ocak 2017 Çarşamba

Acılar Denizi...

  
 

  Ben acılar denizinde boğulmuşum
  İşitmem vapur düdüklerini, martı çığlıklarını
  Dalgalar her gün bir başka kıyıya atar beni
  Duyarım yosunların benim için ağladıklarını

  Ölüyüm çoktan, bir baksana gözlerime
  Gör, içindeki o kanlı cam kırıklarını
  Bu ne karanlık, bu ne zindan gece böyle
  Bütün gemiler söndürmüş ışıklarını

  Ben acılar denizi olmuşum, yaklaşma
  Sularım tuzlu, sularım zehir zemberek
  Baksana;herkes içime dökmüş artıklarını

  Bu karanlık bitse artık, bir ay doğsa
  Bir deli rüzgar çıksa; alıp götürse
  Yılların içimde bıraktıklarını...

       

23 Ocak 2017 Pazartesi

Siyah Gözlerine Beni de Götür...






Daha dokunmadan kurudu irem 
çöllere bir türlü yağamıyorum 
yeni bir koşunun başlangıcında 
biraz deprem sonrası 
biraz şehir hülyası 
bir kalp yangınından geriye kalan 
siyah gözlerine beni de götür 
artık bu yerlere sığamıyorum.



Pembe uçurtmalar yolladığından beri
sarardı tiryaki menekşeleri
sonbaharın tozlu kafeslerinde
sevgi turnaları yakalıyorum
turnalar gidiyor; ben kalıyorum
avareyim,asudeyim,yorgunum
bilmiyorum neden sana vurgunum
Erzurum garında banklar üstünde
uyku tutmuyor karanlıkları
yitik düşlerimi kovalıyorum
gölgeler gidiyor; ben kalıyorum.


Binbir türlü kokuyorsa yaylalar
siyah gözlerine beni de götür
baharın koynundan koparıp sana
ipek bir mendile sardığım yüreğimle
şehzade gülleri gönderiyorum
umutlar kalıyor; ben gidiyorum.


Bütün yelkenlileri,deniz fenerlerini
kaptanları sorgulayan
yanından geçen küheylanların
korku tufanına yakalandığı
siyah gözlerine beni de götür
güneş ülkesinden gelen yiğitler
benzeri olmayan bir dünya kursun
cellat,ayrılığın boynunu vursun.


Usul usul intizarı çürüten
bu hercai diken,bu çılgın arzu
sürüklüyor imkansız muştuların
eşiğine gönül vadilerini
bir ağaçtan düşen yapraklar gibi
düşüyorum tanyerine
ya topla yaralı kırlangıçları
ya da bu vefasız şarkıyı bitir
özgürlüğe giden tutsaklar gibi
siyah gözlerine beni de götür.

                                         Nurullah Genç

22 Aralık 2016 Perşembe

Sen Bu Ayrılıklar İçin mi Yaratıldın, Söyle...




Sen bu ayrılıklar için mi yaratıldın söyle 

Bu zehir zemberek kederler için mi 
Bak bütün orkestralar sustu 
Bütün ışıkları söndü dünyanın

Korkma 
Haydi uzat ellerini 
Geçmiş yılları yeniden yaşayalım bir bir 
Bak dinle 
Bir seslenen var uzaklardan 

Bak dinle 
Kader kapıyı çalıyor 
Gelme diyorsun 
Gelme diyorsun 

Bu gel demektir.


Hani o iki kişilik dünyalar bizimdi 

Hani sen iyiydin 
Halden anlardın 
Hani sen git demiyecektin bana 
Ve ben herşeye rağmen gelecektim

İçimde bir umut 
Ellerimde olgun meyvalar 
Dünya nimetleri 
Gözlerimde yanıp yanıp sönen bir pırıltı 

Ama ne sen gel dedin 
Ne de ben gelebildim herşeye rağmen 

Aşkımız ayrılıklarla başladı.



Ümit Yaşar Oğuzcan

15 Aralık 2016 Perşembe

Gece Nöbeti...





Daha az seviyorum seni,

Giderek daha az
Unutur gibi seviyorum
Azala azala…
Aramızdaki uzaklığın karanlığında 
Geceler kısalıp gündüzler uzuyor
Böyle olunca…
Daha az seviyorum seni,
Kendini iyileştiren bir yara gibi
Daha az ve zamanla 
Sen geceyi tutuyorsun
Ben nöbetini,
Uzak dağ kışlalarında
Görmüyoruz birbirimizi
Usul usul iniyor
Kopmuş yollara,
Işığı hafif
Uykusu ağır koğuşlarda
Üzerini örtüyorum senin
Bir çığ gibi uyuyorsun rüyalarımda,
Sevgilim
Yıldızları daha büyüktür bazı gecelerin 
Nöbet kadar 
Yalnızken öğreneceksin bunu da.
Artık daha az seviyorum seni
Unutur gibi, ölür gibi daha az
Yeniden ödetiyorum kendime
Onca aşkın öğretemediğini


Murathan Mungan